ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

NEREYE KADAR SUSACAKSINIZ?

NEREYE KADAR SUSACAKSINIZ?

Atasözümüz, “Söz gümüşse, sükût altındır.” der.

Altın değerinde olan sessizlik, susmak değil; sükût… İkisinde de ‘sessiz kalmak’ olmasına aldanmamalı. Arasında dağlar var…

Sükût, düşünülerek, iradeyle, bir maksadı ima ile ifade için seçilmiş sessiz kalma; susmak ise acizlik ve çaresizlik sonucu sessiz kalma… Bu sebeple birincilere “sükût buyurdu”; ikincilere “sustu kaldı” denir.

Napolyon, “Boş söz veba hastalığı gibidir” diyor. Başına gelen en tehlikeli hastalık… Boş konuşana “Sus!” denir, ‘sükût et’ denmez. Suçluya, “Susma, konuş!” denir, sükût etme denmez. Suçlu, avukatı gelene kadar, “susma hakkını” kullanır… Sükût hakkını değil… ‘Susmak’ çaresizlik sonucu başvurulmak zorunda kalınan son sığınak; oysa ‘sükût’ irade buyurmaktır. Çaresizler susar; büyükler, sözün yeri ve zamanı değilse sükût buyururlar…

Adamın biri, duymuş bir büyük zatın güzel nasihatler ettiğini… Gideyim, sözlerini dinleyeyim istifade edeyim demiş… Gitmiş… Fakat büyük zat, sessiz oturuyor… Adam da, öfkelenmiş, nasihat dinlemeye geldik, ağzından tek söz çıkmıyor, demiş ve ayrılmış. Bunu da önüne gelene söylemiş. Bu durum büyük zata söyleyenler, şu cevabı almış: “Sükûtu anlamayan, sözü hiç anlamaz”.

Atasözüne göre (sükût), ne zaman “altın”?.. Söz, değerini kaybettiği, anlaşılmadığı, altın değerinde söz olmadığı zaman; yani söz “gümüş” olduğu zaman… Sükûtun altın olması, sözün gümüş olma şartına bağlı. Söz, her zaman altın… Şartlar onun gümüş olduğunu zannettirse de... Esas olan, altın değerindeki sözün, zamanı gelince söylenmesi…

Anlaşıldı ki… Şampiyonluk kürsüsünde… Altını hak eden… Zamanında söylenen ve söylenmesi gereken değerli söz… Onun olmadığı, anlaşılmadığı zaman sükût; yine değerli sözü temsilen onun vekili… Susmak ise başarı olmadığı için, bilakis acz ve çaresizlik olduğu için değerlendirme dışı... Susma hakkını kullanan ise, onun da altında, başkalarından medet ummak durumunda bir zavallı…

Milletin önüne geçmiş olanların, millete hizmet etme makamında olanların; söz kendilerine, hattâ sadece kendilerine, düştüğü halde susmaları; aczlerini, başarısızlıklarını ve çaresizliklerini ilân etmektir. Sükût ediyormuş gibi tavırlar takınmanın, konuşmaya tenezzül etmiyor havalarına girmenin derekesi nedir, siz takdir buyurun.

Bu yazı toplam 1271 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR