MİSAFİR KALEMLER

MİSAFİR KALEMLER

NİÇİN DÜŞMANLAR?

NİÇİN DÜŞMANLAR?

Bunun pek çok sebepleri var. En başta idarecilerimizin Müslüman olması ve Müslüman halkın duygu ve düşüncesine tercüman olması… Batıdan aşırma olan laisizm, kemalizm ve devrimler gibi isim ve mefhumları demoklesin kılıcı gibi halkı korkutmak ve yıldırmak için kullanmaması. Zira bu isim ve mefhumlar yaklaşık doksan yüz yıldan beri millete baskı ve zulüm aracı olarak kullanılmış, Cumhuriyet cumhura düşman olarak uygulanmıştır. Temcit pilavı gibi bir takım seviyesiz ve seciyesizlerin ağzında tekrarladıkları bir kavram var “kuva-î milliye ruhu”. Oysa iş, bu şerir, bu müfterilerin sandığı gibi değildir. Tarihler bunu tekraren yazmaktadır. Henüz Mustafa Kemal, Samsun’a çıkmadan Kuva-î Milliye ruhu Anadolu’da canlanmış, Ege’de binlerce din adamı, Esat İleri Hoca mihrabı ve minberi bırakarak sarık ve cübbeleriyle cepheye koşmuşlardır.

Galip Hoca adındaki Celal Bayar’la meşhur Ege’nin efeleri, Afyon ve Denizli müftülerinin “Demir Alay” ismiyle topladığı millet, zaten işgale karşı çıkmış ve Kuva-î Milliyeyi oluşturmuştu. O yıllarda din mefhumu revaçta olduğu için dinli dinsiz, ateist materyalist ve diğerleri de bu kılığa girmiş ve dini kullanmışlardır. Mustafa Kemal’in Hacı Bayram Camiindeki o günün ilim ve kanaat önderleriyle çekilen resmi, bunun en açık örneğidir. O yıllarda tarihlerin kaydettiğine göre kurucu üyelerden hiçbiri bu hareketin içinde yoktu. Aksine altı oklu fırkanın kodamanları “Şengül Hamamında” göbek atıyor, İngiltere’nin mi Amerika’nın mı mandasına girelim diye tartışıyorlardı. Kazım Karabekir’in “İstiklal Harbimizin Esasları” isimli kitabını, Hür Adam gazetesinin sahibi Sinan Omur’un matbaasından alıp kireç çukurunda yaktıran kimdi?

Hasbelkader Ak Partide önemli bir yer işgal eden sonradan müfrit ve müzmin Erdoğan düşmanı biri şu çarpıcı ifade de bulunmuştu: “Artık altı oklu fırkanın millete yaptığı zulümler, jandarma dayakları, tabutluk zindanları ve milletin aç, sefil bırakılarak sıtmadan, tifodan, tifüsten kırıldığı dönemleri yaşayanlardan kimse kalmadı. O yüzden altı oklu fırka ile birlikte hareket ettiğimizde rahatlıkla iktidar oluruz.” Gerçekten de millî iradeye düşman olanlar bu iktidarın sağladığı geniş imkân ve fırsatlardan yararlanıp hipopotam gibi şişmiş, fil gibi sömürmüşlerdir.

Adı geçen slogan ve ifadelerle beyni yıkanan gençler hormonlu bir varlık olarak tarihini, dilini, kültürünü, ecdadını ve bütün mukaddeslerini tanımayan, düşman olan bir hale getirilmiştir. İnanç ve millî irade düşmanı devrim yobazlarına sorulacak çok şey var. Özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında tarihî bir mabet olan İstanbul’daki küçük Ayasofya Camiini ve nadide bir eser olan minarelerini yerle bir eden hangi zihniyetti?

Bununla yetinmeyerek Ayasofya’nın minarelerini de o günün inanç düşmanları yıkmaya teşebbüs etmiş, ancak merhum tarihçi İbrahim Hakkı’nın tanzim ettiği raporla kurtarılmıştır. Batının kuklası olan bir zihniyet yediyüz yıllık şanlı tarihimizin bıraktığı mabetlere yönelmiş ve ülke çapında onbinlerce camiyi, cemaati yok ve eski diyerek tarumar etmiş ve birçoğu da haraç mezat satılmıştır. İçlerinde ahır, samanlık, nalbant dükkânı, bar, pavyon yapılanlar olduğu gibi dönemin siyasî kurumunun il, ilçe başkanlığı olarak da kullanılmıştır.

Bu tarihî gerçekleri devrim yobazları kendilerini takip eden ve saçma sloganlarla beynini yıkadıkları güruha okumalarını engellemek için tarihî arşivleri hurda kâğıt niyetime Bulgarlara kilosu beş on kuruştan satmışlar ve vagonlarla hazinemiz yok edilmiştir. Ülkenin esas kurtuluşunda ve Kuvayı Milliye’nin başında Isparta’da Demir Alay kurucusu Hafız İbrahim Paşa ve Isparta müftüsü Hüseyin Hüsnü Efendi, Afyon’da İsmail Şükrü Hocalar tarafından kurulan Çelik Alay vardı.

Bu gerçekleri hâlâ inkâr etmek isteyenler tarihçi Cemal Kutay’ın Kurtuluş Savaşının Manevî Mimarları eseri ile Kadir Mısıroğlu’nun Kurtuluş Savaşında Sarıklı Mücahitler eserlerine baksınlar. Tarihî gerçekleri inkâr kişinin kendisini ve soyunu inkârdır. 500 yıl bu millete hizmet veren Ayasofya’nın müze yapılmasını alkışlayıp ibadete açılmasına yuh çeken hatta açılışına gelmeyip alternatif toplantı yapan zihniyet ebedî ve ezelî inanç düşmanlığı yapan ayrıca milletin özgür iradesiyle seçtiği başbakan ve bakanların asılmasını alkışlayan cunta ve darbecilerden iktidar umanlar bu milletin düşmanlarıdır.

Bu zihniyetin milletin inanç ve millî değerlerine olan kin ve nefreti o kadar derindir. Ayrıca bunu ellerindeki pankartlarla Taksim’de camiye hayır, kilise, havra ve geneleve evet, şeklinde gösterme zilletinde bulunmuşlardır. İzmir’in minarelerinde Çav Bella komünist marşını okutanlara alkış tutup dine hakaret edenleri tel’in etmemişlerdir.

Merak edilen bir konu da ülkenin en madrabaz, devrimbazlarının dillerine doladıkları “Kuvayı Milliye” kelimesidir. Bunların ideologları TBMM’de şöyle söylemiştir: “arkadaşlar, bu İslâm kaldıkça Avrupa bizi kabul etmez, o yüzden Hristiyanlığı kabul etmemiz ya da kimliğimizden İslâm kelimesini atmamız gerekir.” (M. Esat Bozkurt)

Aslında Kuvayı Milliye ruhu; batıdan devşirilen ateist ve materyalistler içimize bırakılan Truva atı değil, Akif’in ve Asım’ın nesli olan bin yıllık tarihî değerlerimizden kalan ruhtur. Devrimbazlar, Mehmet Akif’in tırnağı olamazlar. Onun Anadolu’yu ayağa kaldırmak için Zağanos Paşa Camii dâhil ülke sathında çıkardığı Sebülürreşad dergisi ve yaptığı vaazlar bu inanç ve millî değerler düşmanlarının asla söz etmediği konulardır.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Ve;

Ey, bütün dünya ve mafiha ayaktayken; yatan!

Leş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan.

Ve;

Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'

Davransana... Eller de senin, baş da senindir!

Diyerek ülkeyi ayağa kaldırmış, halkın millî mücadele etrafında toplanmasını sağlamıştır.

Asla unutulmaması gereken bir konu da, milletin kahir ekseriyetini gerici, yobaz, mürteci diyerek inanç ve özel yaşantıları için kamusal alan ve ikna odaları icat eden bu zihniyet, ordu göreve diyerek cunta artıklarını milletin üstüne saldırtıp onlardan iktidar devşirme zihniyetini taşıyan bir kesimdir.

Bugün hürriyet, adalet, insan hakları ve özgürlük çığlıkları atanlar dün yıllarca “ordu, yargı el ele CHP iktidar” sloganlarıyla bir kısım insanların beynini yıkamışlardı. Burada tarihî bir konuyu aktarmak isterim. “Ulan öküz Anadolulu. Sizin devletle, onu idare etmekle, milliyetçilik ve komünizmle ne alakanız var. Siz gidin Anadolu’da çobanlık yapın, sığır ve davar güdün, halkı besleyin, çağırdığımız zaman da gelin asker olun. Alın şu yalınayakları takın tabutluk zindanlarına, akılları başlarına gelsin”. Söz Nevzat Tandoğan, muhatap Osman Yüksel Serdengeçti. İnanmayan müfteri ve mücrimler o günün basınına ve Serdengeçti dergisine bakabilirler.

Aslında bu zihniyetin kin, nefret ve düşmanlıkları Tayyip Erdoğan’ın şahsında bütün milletedir. Nitekim depremzedelerden kendilerine oy çıkmadığı için en adi, alçakça hakaret etmişlerdir. Bütün bu mezalime karşı isimlerini önünde şatafatlı unvanlar olanlar şöyle diyor: “Biz Cumhuriyetin kurucu yapısıyız, şefin izinde giden insanlarız. Niçin bizi iktidar yapmıyorlar?” Aslında iktidar yaparlarsa kendi inançlarına ve kutsallarına hakaret etmiş bütün bu tahkir ve tezyifleri de kabullenmiş olurlar.

Şunu tekrar hatırlatmak isterim. Seviye, kabiliyet, kapasite, vizyon, hitabet açısından onlardan üstün olduğu, yerli ve millî olduğu için düşmanlar. Konuyu Akif’in şu şiiriyle bitirmek isterim:

Vatan muhabbeti, millet yolunda bezl-i hayât;

Hülâsa, âile hissiyle cümle hissiyât;

Mukaddesâtı için çırpınan yürekte olur.

İçinde leş taşıyan sîneden ne hayr umulur?

Bu yazı toplam 1802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MİSAFİR KALEMLER Arşivi
SON YAZILAR