FERRUH ERDOĞAN

FERRUH ERDOĞAN

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE EKONOMİK ETKİLERİ

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE EKONOMİK ETKİLERİ

Küresel ısınmanın ekonomik etkilerine bir sonraki sistemik krize kadar sağır kalabilmek, dünya için ne kadar mümkün olabilecek; yakın gelecekte göreceğiz. Yerküre küresel serbest sermaye akışkanlığının ve likidite bolluğunun etkileriyle boğuşadursun, eskiden gelen alışkanlıkların bütünüyle değişmesine gereksinim duyan bir başka küresel sorunu, elbirliğiyle bütün uluslar kucaklarında büyütüyorlar. Küresel ısınmaya mudahele edecek politikalar, toplum yaşamında insanın önlenemez temel çelişik davranışlarına benzerler. Nefsiyle yeme içmeyi, barınmayı, saygınlık görmeyi ölçüsüzleştirirken yeni gelecek kuşakların varlığını yadsır. Her ülkenin Kyto protokolunu ihlal edici atmosfere sera gazı salımı, kendi çocuğunun hatalarını kabullenememek gibidir. Bu, ekonomik krizlerin gelişim sürecinde her zaman etkili olmuş kısır döngülerden çok daha keskin ve tehlikeli gelişimdir. Her ülke kendi çevreye duyarsız üretimdeki sanayi kuruluşuna pozitif kayırıcılık yaparak; gelişmiş, gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülke ekonomilerinin çevreye duyarsız kalarak olgunlaşan süreçlerindeki sorumluluğu kabullenmezler. Krizin yanan ocağına yakıt taşırken, bir kör dövüşünü de şekillendirirler. Gelişmekte olan ülkeler, kalkınmış ülkelerin fosil yakıtlara dayanarak geliştiklerini ve bu nedenle küresel ısınmadan sorumlu olduklarını, kendi ülkelerindeki kişi başına düşen sera gazı salımlarının kalkınmış ülkelerden çok daha az olduğunu, bu nedenle kalkınmış ülkelerin çok daha fazla sera gazı azaltımına gitmeleri gerektiğini ifade eder ve savunurlar.

Türkiye karmaşık iklim yapısı içinde, özellikle küresel ısınmaya bağlı olarak, görülebilecek bir iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden birisidir. Doğal olarak üç tarafından denizlerle çevrili olması, arızalı bir topografyaya sahip bulunması ve orografik özellikleri nedeniyle, Türkiye’nin farklı bölgeleri iklim değişikliğinden farklı biçimde ve değişik boyutlarda etkilenecektir. Örneğin, sıcaklık artışından daha çok çölleşme tehdidi altında bulunan Güney Doğu ve İç Anadolu gibi, kurak ve yarı kurak bölgelerle, yeterli suya sahip olmayan yarı nemli Ege ve Akdeniz bölgeleri daha fazla etkilenmiş olacaktır.

Kurak ve yarı kurak alanlarındaki su kaynakları özellikle kentlerdeki su kaynaklarının durumu, sorunlara yenilerini ekleyecek ve içme amaçlı su ihtiyacı daha da artacaktır. Türkiye’de, uzun yıllar yağış ortalaması 631 mm iken, yağış miktarı, 1999 yılında %15 oranında, 2000 yılında ise %7 oranında azalmıştır. Ortalama yağışın azalması yanında, yağış rejimindeki sapma da dikkat edilmesi gereken bir olaydır. Yağış miktarında meydana gelen bu azalışlar ve yağış rejimindeki sapmalar, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, kuraklığa neden olan şartların devam etmesi hâlinde, gelecek yıllarda suyla ilgili daha büyük sıkıntılar meydana gelebilecektir.

Tarım alanlarının korunması pek çok ülkede, ulusal güvenlik kaygılarından biri hâline gelmiştir. Tarım alanlarının kötü kullanımı, su yönetim eksiklerine bağlı su baskınları, tuzlanma, çoraklaşma, aşırı pestisit (tarım ilacı) ve gübre kullanımına bağlı kirlenme bunların başında gelmektedir. Suyun tarımdaki vazgeçilmez önemi nedeniyle, temiz su sıkıntısı pek çok bölgede, tarımsal üretimin karşısındaki en büyük kaynak kısıtlaması hâline gelmiştir. Nitekim ülkemizin bazı önemli hububat üretim merkezlerinde, ürün kayıplarının % 40- 50 oranına ulaştığı gözlenmektedir. Türkiye, bugün Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da hâkim olan sıcak ve kurak iklim kuşağının etkisine girebilecektir.

 

Bu yazı toplam 892 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FERRUH ERDOĞAN Arşivi
SON YAZILAR