ABDULKADİR İLGEN

ABDULKADİR İLGEN

ÂLİMİN MÜDAHANESİ VE KONFORMİZM

ÂLİMİN MÜDAHANESİ VE KONFORMİZM

Geçenlerde “Siyasal İslâm” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Okuyucularımdan gelen tepkiler üzerine, söz konusu yazıda müphem kalan bazı yerlere açıklık getirmek istiyorum.

O yazıda da belirttiğim üzere, konu sanılanın aksine oldukça çetrefilli. Bizde, aralarında Prens Said Halim Paşa ve Mehmed Akif gibi isimlerin de bulunduğu ve daha sonra kendilerine “İslamcı” sıfatı eklenen bazı düşünürlerin de bulunuyor olması; Osmanlı geleneği içinden gelen bu birincilerle, özellikle altmışlı yılların sonu itibarıyla ülkemizde gelişmeye başlayan Siyasal İslamcı akım arasındaki bazı farklılıklara işaret etmeyi zarurî kılıyor.

İmparatorluğun çökmeye yüz tuttuğu bir dönemde, ülke severliklerinden zerre miktar şüphe duyulmayacak Osmanlı münevverlerinin, memleketi bir arada tutmak için İslamiyet’e sarılmalarında yadırganacak bir taraf bulunmuyor. Bu zevatın tamamının “meşrutiyet-i meşrua” olarak isimlendirdikleri bir yönetim biçimini hararetle desteklemeleri, şahsî ikbal arzusundan ziyade, tamamen bir idealizm şeklinde ortaya çıkmıştı.

Aralarında medeniyetimizin geçirdiği büyük kriz dolaysıyla, zihnî keşmekeş yaşayan düşünürlerin bulunuyor olmasına rağmen, bunların ekseriyeti, feday-ı hayat pahasına, kendilerini memleketin hizmetine vermişlerdi. Bunlardan bir kısmı, Anadolu’nun şarkî vilayetlerinde Kürt aşiretleri arasında dolaşarak, daha o dönemlerde kıpırdayan etnik fitneyi söndürmeye çalışırken, bazıları da Arabistan çöllerinde seyahatler yapıyordu.

İsimlerini burada tek-tek zikretmek bir vefa sayılsa bile, arada kalanların hakkına halel gelir düşüncesiyle, burada detaylara girmeyi gerekli görmüyorum. Aradan geçen zaman içinde, bunların önemli bir kısmı, ya kendi köşelerine çekilmeye zorlandı, ya da memleket hapishanelerinde çileli bir ömür geçirdiler.

Bütün bunlar yaşanırken, çizgilerinden zerrece taviz vermeyen bu zevatın, şahsî ikbal peşinde koştuklarına dair en ufak bir sapmaya rastlayamayız. Hepsinin düsturu, “Âdem ol, isterse hasm olsun bütün âlem sana” mısraında özetlenebilecek çizginin adamı olabilmekti. Öyle de oldular.

Aradan zaman geçti, benim neslimin de içinde bulunduğu ve kendilerini belli hassasiyetlerin adamı olarak tanımlayan arkadaşlarımızdan bazılarının, şahsî ikbal arzusuyla belli değerleri hoyratça kullandıklarını görmeye başladık. Bu durum, kelimenin tam anlamıyla yozlaşmaydı.

Fuzûlî’nin “Ey Fuzûlî dâima devrân muhaliftir sana; Galiba erbâb-ı istidâdı devrân istemez!” beytiyle resmettiği idealistlerin yerini, ümeraya müdâhane eden zevat aldı. Konformizmin rayihasıyla mest olan bu sergerdelerden bazıları, şimdilerde önemli koltukları işgal ediyor olabilir.

Bu bir devvâr-ı gaddardır ki, tezgahına giren nice servi canlar az zamanda mihrap değiştirmiş, “Ola kim rahmet kıla ol Padişah” mısraının manasına gark olmak yerine, renkli cam parçalarına perestiş etmişlerdir. Ebedî olana değil, fanî olana bel bağlayanların temsil ettiği zarf, mazrufu değiştirmiyor elbette.

Neslim içinde bizim payımıza ne düştü, ne düşmedi diye hayıflananlar olduğunu biliyorum. Mâdunlardan önemli bir kısmı, işleyen sisteme değil, kaçırdıklarına yanıp yakılıyor olabilir. Öfkeleri belli bir prensibin ihlâline değil, mahrum oldukları ikbâl kapısınadır.

Oysa memleketin, önceki idealistler gibi, dimdik ayakta duran münevverlere olan ihtiyacı, dünden daha az değildir. Bugün de etrafımız yanıyor. Libya alevler içinde. Kardeşlerimiz yanıyor.

Bugün şurada burada pozisyon alan, başkalarının sırtına basarak yükselmeye çalışan ve bunu belli ideallerin arkasına sığınarak yapan ihtiras sahiplerini gördükçe, yüzyılın başında kendini alevler içine atan o çilekeş ve müstagni insanların minnetsiz tavırları geliyor aklıma.

 

Bu yazı toplam 556 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ABDULKADİR İLGEN Arşivi
SON YAZILAR