NECATİ TAYYAR TAŞ

NECATİ TAYYAR TAŞ

DİN VE AHLAK (6)

DİN VE AHLAK (6)

Dünyanın yetiştirdiği büyük ahlakçılardan biri de Çin’in Sokrat’ı sayılan Konfüçyüs’tür (M.Ö.551- 479). Bu büyük filozof ömrünü, insanları iyiliğe, doğruluğa ve şerefli yaşamaya adamıştır. “Parasını, pulunu, makamını, dünyalığını kaybeden bâzı şeyini kaybetmiştir. Ebeveynini, kardeşlerini, hanımını, çocuklarını kaybeden birçok şeyini kaybetmiştir. İnsanı insan yapan değerlerini, kıymetlerini, güzel huylarını kaybeden pek çok şeyini kaybetmiştir” diyen bu cins kafanın çizmiş etmiş olduğu mümtaz insan profili, onun elli küsur senelik hizmetinin ortak noktasını oluşturmuştur. Onun, “Hayırseverlik ve adalet, ahlâkî olgunluğu tamamlayan iki önemli meziyettir. Menfaatler adaletin gerçekleşmesini önleyen en büyük faktördür. İnsanları bu illetten uzaklaştırmak lazımdır” sözü, rüyalarını gördüğü bir cemiyetin temel ilkelerini en güzel şekilde yansıtmaktadır.

Mânâdan yoksun tekniğin bahşettiği maddi imkanların, en ideal hukûkî düzenlemelerin, akla ve hayale gelmeyen polisiye tedbirlerin tarihin hiçbir döneminde bir şeye yaramadığını ifade eden Konfüçyüs’ün, asırlar öncesi bu gün söylenmiş gibi tazeliğini koruyan şu muhteşem tespiti de, dünya durdukça duracak kadar mânidardır. Evet, bu bilge kişi diyor ki: “Mazbut olan insanların kanuna ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlar kanunsuzluk yapmazlar. Mazbut olmayan insanların da kanuna ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlar da kanuna uymazlar.” Onun yönetim ve yöneticiler için söyledikleri hâlâ tartışmasız doğrulardandır : “Siz halkı yönetirken adam gibi davranırsanız, kim adam gibi olmazlık edebilir!”

Onun için bütün dinlerin müşterek mesajı, “kâmil insanı” nın yetiştirilmesidir. Nitekim “akîde” ve “îmanın” kuvvetli olduğu zamanlarda ahlâkî kuralların dinamik olması, huzur ve sükun ortamının oluşmasına, güç ve kuvvetin artmasına, insanlık duygularının yoğunlaşmasına, paylaşma, acıma, koruma, sevgi, barış, iyilik, yardım gibi hasletlerin dinamizmine sebep olmaktadır. Cemiyetlerdeki ahlâkî zâfiyet, rûhî çöküntü, maddî varlığın dışında hiçbir fazilet tanımama keyfiyeti, bütün “duruşları” yıkan, yakan, kahreden, yok eden hastalıklardır, illetlerdir, mikroplardır.

Modern dünyanın inançsızlıktan kaynaklanan perişanlığı göstermiştir ki, ahlâkî değerlerden soyutlanmış maddî kalkınma, tek dişi kalmış canavar medeniyetlerin ruhsuz çelik demetleri, sözüm ona içi kof yaldızlı refahı, bırakınız başkalarını, kendi insanlarını bile hiç bir zaman huzura, sürura, sükûna ve mutluluğa götürmediği / götüremediği / götüremeyeceği gerçeği çok net olarak ortaya çıkmıştır. Kaldı ki, “kimlik, kültür, hars, inanç, mukaddes değerler manzûmesi” bakımından, pek çok “farklılıklarımıza” rağmen bize yabancı, bize ters, bize benzemez, bize inat, bize düşman yaşadığımız / yaşatıldığımız bu gün ki atmosfer, milletimizin asırlarca şerefle, şevketle, şecâatle kendine özgü, kendini anlatan, kendini anlamlandıran, inançlarını mânâlandıran, milletler arası perspektifte ve etkileşimde dillere destan şanlı tarihimizin ve sorumluluğunu yüklendiğimiz misyonumuzun giydirdiği “gömleği” soyarak, nice garâip ve acâyip dramlara, trajedilere salıncak olduk…

Bu yazı toplam 510 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NECATİ TAYYAR TAŞ Arşivi
SON YAZILAR