ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

KIYMETLERİMİZ VE İSTİKLAL MARŞIMIZ

KIYMETLERİMİZ VE İSTİKLAL MARŞIMIZ

Milletlerin, tarih boyunca geçirdikleri pek çok sıkıntılı ve sarsıntılı dönemlerde bile elden bırakmadıkları bir takım ‘kıymetler’ vardır. Bu kıymetler fert fert toplumun tüm unsurlarının ortak varoluş kaynakları ve sebepleridir. Bu kıymetlerden mahrum olan milletler yok olmaya mahkûm olurlar. Bu kıymetlere iltifat etmeyen toplumlar meyyit-i müteharrik (hareket eden ölüler) dir. Onların ‘efendi’ olmaya, söz söylemeye, emretmeye hakları ve salahiyetleri olmaz, olamaz. Onlar emir kullarıdır, onlar gedâdır, onlar dinlemekten, süründürülmekten, idare edilmekten zevk alırlar, haz duyarlar. Onlar umduklarıyla değil bulduklarıyla teselli bulurlar. Toplumları ayakta tutan ve varlıklarını devam ettiren ‘millî ve mânevî ’ olmak üzere iki önemli unsur vardır. Bu unsurlar milletlerin dokusu ve kokusudur. Bu sebeple, her milletin geleneği kendi milletinin muazzez dinamikleridir. Güzellikler içeren gelenek ve görenekler, âdet ve töreler, edebiyat, sanat, kültür, hars, simge ve bilge şahsiyetler halkları millet yapan özel olgular, vatan, bayrak, sancak, marş, istiklal, tarih gibi kavramlar da beynelmilel bulgulardır.

Milletlerin mânevî kıymetleri ise, o milletlerin şuur perspektiflerindeki idrak ve inanç manzûmeleridir. Milletimiz bunu, Mevlâ’mızın ifadesiyle ‘Kur’an ve Sünnete uymak’ şeklinde formüle etmiştir. Nitekim kutlu Kitabımızda şöyle buyurulur: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir. Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” İslâmî inanç; Kur’ana, Peygamberin sünnetine ve onun kıymetli ashabının dindeki uygulamalarına uymakla tahakkuk eder, gelişir, yerine getirilmiş, yaşanmış, yaşatılmış ve kemâle ermiş olur. İslâmî inançla kabil-i te’lif olmadığı halde, ilk ve son olmayan nice madrabazların üfürdüğü ‘yalnız Kur’an inancı,’ yine Kur’ana göre bir hezeyandır. Çünkü Kur’an der ki: “Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”

Tarih, milli ve manevi kıymetlere önem vermeyen toplumların izmihlaline, bu hasletlere sahip çıkan milletlerin ise istiklaline şahitlik yapmaktadır. Sayısız millî kıymetlerimizin en önemlilerinden biri de, duygu ve düşüncelerimizi çelikleştiren, millî hassasiyetlerimizi pekiştiren ‘İstiklal Marşımızdır’. İstiklal Marşı, millî mücadeleyi ve millî mücadele ruhunu ifade eden ve geleceğe ışık tutan bir millî kültür kaynağıdır. Onda Türk milletinin şanlı geçmişi kadar istikbale uzanan emelleri de mevcuttur. İstiklal Marşını söylerken tüylerimiz diken diken olur, duygularımız galeyana gelir, gözlerimiz buğulanır, göğsümüz kabarır... Niçin böyle oluruz acaba? Çünkü onun terennümünde, bütün ulvî mülâhazaları şahlandıracak ‘hikmetler’ meknûzdur.

Evet, 12 Mart 1921, yani yârin, İstiklal Marşımızın 90. kabul yıldönümü ve bu eserin sultanı Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Günüdür. Kan ve canla yazılan ve tekrar yazılmaması için Mevlâ’ya yalvarılan bu Marş’da; yok edilmek istenen münip ve necip bir milletin kendine olan öz güveni, hakkını, haklılığını cihana ve müstevlilere mertçe haykırışı, esir olmama ahdi ve cehdi, hür ve müstakil yaşama azmi ve kararı, taşıdığı sarsılmaz sarsıcı inancı, kor îmanı, yüce Allah’a tam teslimiyeti ve tekrar Ebet-Müddet-Devlet olmak arzusu ve duası vardır. Onun uğrunda verilmeyen, verilemeyen ve verilemeyecek ne vardır ki? Verilen ve verilecek her şey, her şeye şâyeste insanlık onuru, insanı insan yapan şeref, nâmus, haysiyet, hürriyet ve ‘inanılan mukaddeslerin ve ötelerin’ hatırı ve hakkı için değil midir? Kanla, canla yazılan bu marşın unutulmayan ve unutulmayacak olan merhum ve mağfur sahibinin mısralarıyla nokta koymak icap ederse: Kaplamış yurdumun âfâkını mâdem şühedâ / Varsın olsun, kalanın uğruna Âsım da fedâ / Hem gaza, hem de şahadet. “Ne saadet bu!” derim / Ciğerim yansa da, söndürmek için azmederim.

Bu yazı toplam 1139 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR