MUSTAFA KINIKOĞLU

MUSTAFA KINIKOĞLU

BOSNA İZLENİMLERİ - 2 MOSTAR’A VAR DA BİLECİK’E YOK MU?

BOSNA İZLENİMLERİ - 2 MOSTAR’A VAR DA BİLECİK’E YOK MU?

Bosna gezimizin ikinci günü… Sabah kiraladığımız araç ile Mostar’a gideceğiz. Öncesinde konaklama hakkında bilgi vermek isterim. Hem uçak biletlerini hem de oteli internet üzerinden bu tür rezervasyonlar yapan expedia.com sitesinden aldım. Expedia veya booking.com gibi sitelerde bazı dönemlerde ciddi indirimler oluyor, bunlar takip ederek kaliteli otellerde daha ucuza kalabilirsiniz.

Kiraladığımız araç ile Mostar’a doğru yola çıkıyoruz. Mostar Saraybosna’ya 127 km mesafede… İki şehir arasındaki yol kötü değil ancak arazi dağlık olduğu için bu mesafe iki saatte ancak alınabiliyor. Yol boyunca çeşitli köylerden, tepelerin arasından ilerliyoruz. Mostar’a yaklaşırken bir yanda üzerinde tarihi Mostar köprüsü de bulunan Neretva nehri bizimle birlikte yol alıyor. Nehrin de içinde olduğu manzara çok güzel, araçtan inip birkaç fotoğraf çekiyoruz.

Saraybosna’da olduğu gibi Mostar’ın da turistler için ilgi çekici bölgesi “Eskişehir” olarak adlandırılan bölge… Aracımızı yakın bir yere parkedip ilk durak Mostar köprüsüne gidiyoruz. Mostar Köprüsü 16. yüzyılda Mimar Sinan’ın talebesi Mimar Hayrettin tarafından inşa edilmiş, küçük, estetik bir köprü. Ne yazık ki, Sırp zulmünden köprü de nasibini almış ve köprü 1993’de yıkılmıştı. Daha sonra içinde TİKA’nın da olduğu çeşitli uluslararası kuruluşların el birliği ile 2004’de tekrar açıldı.

Mostar Köprüsü ve etrafını kelimelerle anlatmak çok zor, alan dar ancak o alanda o kadar çok Osmanlı izi var ki. Her yerden sular akıyor, ecdad köprünün girişine, çıkışına, biraz ötesine camiler yapmış. Cami bahçelerinde kabirler var. Ve tabi turistik bir bölgenin olmazsa olmazı hediyelik, hatıralık eşya satan dükkanlar ve restoranlar…

Köprünün bir o yanına, bir bu yanına doya doya baktıktan sonra eski şehri gezmeye devam ediyoruz. Öğlen namazını bir camide kılıyoruz ancak Saraybosna’da olduğu gibi vakit haricinde camiler burada da kapalı, dışarıda kılmak zorunda kalıyoruz. Köprünün hemen çıkışında bir Osmanlı camisi var, o camiden belki de elli metre yukarıdaki sokakta bir Osmanlı camisi daha… Köprünün diğer tarafında, aşağı kısımda bir Osmanlı Camisi daha… Bu kadar kısa bir alanda 3 tane cami yapmış ecdat. Bu camiler klasik Osmalı mimarisinde, kalın taşlarla inşa edilmiş camiler.

Eski şehrin etrafını dolaşıp tekrar köprünün başına gelince köprünün aşağısında bulunan camiye gidiyoruz. Niyetimiz ziyaret namazı kılmak ama cami kapalı. Köprünün altındaki küçük köprülerin ve altından akan suyun fotoğrafını çekerken yanımıza uzun sakallı biri geliyor, tanışıyoruz. Kendisi bu caminin müezzini imiş, girebilmemiz için camiyi açıyor. İngilizce muhabbet ediyoruz, babasının savaşta şehit olduğunu, kendisinin de savaş sırasında 15 yaşında olduğunu ve savaştığını anlatıyor. Cebinde o yıllardan kalan bir resmi gösteriyor bize. Türkiye’den geldiğimiz için çok ilgileniyor hatta Mostar köprüsünün çerçeveli bir resmini hediye ediyor bize... Ayrılırken heyecanla cumhurbaşkanımızın ismini zikrediyor.

Mostar’dan sonraki durak Blagay tekkesi... Blagay tekkesi Mostar’a 15-20 dakika mesafede… Bosna ziyaretimiz turizm sezonunun henüz yeni yeni başladığı bir zamana denk geldiği için tekke çok kalabalık değil.

Blagay tekkesi bir dağın eteğine kurulmuş, üstelik dağın içinden bir nehir doğuyor. Mevsim itibari ile su o kadar çoktu ki etraftaki restoranların bahçeleri sular altındaydı. O suyun sesi o kadar çoşkuluydu ki, insan ürperiyor. Ve bu coşkulu suyun dibinde bir tekke... Hem maddi estetiği hem manevi havası ile çok güzel bir yer. Bosna güzellemelerinin altında yatan en büyük sebep bana kalırsa Blagay tekkesidir. Blagay Tekkesi de anlatılamaz güzelliklerinden Bosna’nın.

Şimdi gelelim başlıktaki konuya… Hem Saraybosna’da hem Mostar’da ecdad eserlerinin bu kadar çok olması İstanbul’u, Edirne’yi, Bursa’yı bilenler için normal karşılanabilir. Bahsettiğim gibi Mostar’da elli, yüz metre mesafede 3 tane Osmanlı Camisi vardı… Aradaki köprüler de cabası… Bilecik gelini olan eşim bu manzara karşısında “Osmanlı Bilecik’ten çıkmış ama Bilecik’te neden böyle eserler yok” deyince ne diyeceğimi bilemedim. Orhan Gazi camisini alsak Osmanlı’nın ilk zamanlarından, Şerifpaşa desek son zamanlarından (estetik meselesine hiç girmiyorum). Peki ya Osmanlı’nın en şaşalı zamanlarında Bilecik’e yapılmış eserler nerede? Kanuni, Fatih, Yavuz, I. Ahmet, II. Selim ve diğer güçlü padişahlar Balkanlar’a her yüz metreye

Osmanlı mimarisinde birçok eserler yaptırmış ancak başında bulundukları devletin doğduğu topraklara neden böyle bir eser yapmamışlar acaba? Her yıl ataları Ertuğrul Gazi ihtifali yapılırken kabrinin yanında neden böyle bir eser yok?

Ben buna cevap veremedim, belki verecek biri çıkar.

 

Bu yazı toplam 1294 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUSTAFA KINIKOĞLU Arşivi
SON YAZILAR