MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

USTURUP…

USTURUP…

Usturup (Eski Yunanca, strophé -çevirme, döndürme; hile, dolap, düzen, kurnazlık; Latince, stropha -hile, oyun; uygun, münasip); uygun, münasip; punt (bir iş vb. durum için uygun zaman, imkân, fırsat)… Usturup; sözün ve davranışın ölçüsü, ayarı, tarzı, kıvamı; sözün ölçülü, zarif ve yerinde söylenmesi… Usturup; dilin, ahlâkın, estetiğin ve insan ilişkilerinin de kalitesini belirleyen bir ölçü… ‘Usturup’un; Arapça uslūb (yol, tarz, usul) sözüyle ilişkisi net değil… Ancak, halk ağzında ‘usturup’; ‘yol yordam, usul’; ‘usturuplu’; ‘yoluyla, düzenli, derli toplu, ustalıklı’ anlamında kullanılmakta… Usturup, dilin terbiye edilmiş hâli… Usturup, güzelliğin, iyiliğin görünmeyen terazisi, mihenk taşı…

Usturup; hayatın, bireysel ve sosyal ilişkilerin ve sağlıklı ve doğru iletişimin ince ayar… Tasavvufta usturup; nefsi terbiye etmek; psikolojide duyguları dengelemek, günlük hayatta incelik ve nezaketi korumak, insan olmanın kıvamını bulmak demek… Sufiler için her davranışın, her sözün bir kıvamı var… Aşırılık, kalbi karartır; azlık, hakikati eksik bırakır... Orta yol ile hareket edilir… Usturup, bir insanın Allah’a ve insana karşı edebini belirler… Hakikati söylemek gerekir kırmadan; nasihat vermek gerekir kibirlenmeden; sevmek gerekir bağımlı hâle gelmeden… Psikolojide usturup, duyguların dengeyi bulması… Mâlum, öfkeyi tamamen bastırmak insanı tüketir; kontrolsüz öfke de karşı tarafı… Bütün mesele, duyguyu uygun bir usturupla ifade edebilmek… Ağızdan çıkan, kalemden çıkan her bir söz; insanı hem incitebilir hem iyileştirebilir… Söylenen sözün içeriği önemli, hangi usturupla söylendiği çok daha önemli… Eleştiri; kaba ve kırıcı bir tonda ifade edildiğinde karşı tarafı öfkelendirir; aynı eleştiri, usturuplu söylendiğinde olumlu kazanımlar sağlar… Usturup; bireylerin birbirlerine karşı sergilediği davranışları şekillendirir… İnsanları tavır ve hareketlerinde ölçülü yapar; toplumu huzura kavuşturur… Usturuplu olmayan her bir şey (aşırılık, taşkınlık, fevrilik), sosyal yapıyı bozar… Usturup bilen, kendini düzgün ifade eder ve başkasının onurunu incitmez… Felsefede usturup (ölçü), Antik Yunan’da Aristoteles’in ‘orta yol’ öğretisi, davranışlarda aşırılıktan kaçınmayı öğütler… Bu; ne çok az, ne çok fazla; ne kaba, ne aşırı yumuşak, kıvamınca davranmaktır… Sanatta ve estetikte usturup da, işte böyle bir şey… Renklerin, biçimlerin ya da seslerin uyumlu olmasıdır bu… Fazlalık ya da eksiklik, eserin dengesini bozar… Sözü usturuplu söylemek lâzım; zira söz hem tiryaktır (panzehir) hem zehir… ‘Hayat’ dediğimiz; sözlerin ve davranışların toplamı… Bunu değerli kılan tek şey de, usturup… Bir sözü daha tatlı, bir davranışı daha zarif, bir tavrı daha ölçülü kılmaktır bu… Usturup, bir sözcükten ibaret değil; bir hayat tarzıdır, ölçünün, zarafetin ve dengenin sanatıdır…

Usturupla, hayat taşkınlıktan arındırılıp dengeye kavuşturulur… Usturupla, başkalarıyla uyum içinde olunur… Tartışmada haklı da olunsa, öfkeyle bağırmak yerine usturup ile konuşmak; kişiyi yüceltir ve ortamı sakinleştirir… Ne mi yapmak gerekir? Meselâ, yapılan bir iyiliği başa kakmamak gerekir, nazik dil ile hitap etmek gerekir… Her bir şeye güzel bakmak ve güzel söylemek gerekir… Bir bakış, bir kelime, bir jest; ya gönül yapar ya da gönül kırar… Hayat, usturupsuz yaşandığında taşkın bir nehir gibidir, yıkar geçer; usturupla yaşandığında ise huzur veren bir ırmak misâli… Usturupsuz adamın biri, Hz. Ali’ye sert bir dille soru sormuş; Hz. Ali, gayet yumuşak bir şekilde cevap vermiş… Bu duruma, oradakiler şaşırmış… Hz. Ali, “Söz, sahibinin usturubuna göre değer bulur. O öfkeyle sordu, ben edeple cevap verdim.” demiş… Usturuplu olmak lâzım, sözün doğruluğunda ziyade usturup kalbi yumuşatır… Öfkeyi bastırmak, insanı strese sokar; lâkin kontrolsüzce patlamak da ilişkileri bozar... Öfke kontrolü gerek, öfkenin uygun bir usturupla ifade edilmesi gerek… “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır…” (Atasözü)… Usturubun güzel olması, muhatabımızı olumlu yönde etkiler… İletişimde güveni, samimiyeti, empatiyi ve merhameti doğuran; usturubun düzgünlüğü... Bu; doğru kelimeyle daha yumuşak söylemek, bir eleştiriyi daha yapıcı sunmak, bir teşekkürü esirgememek demek… Trafikte biri sana çarptığında bağırıp çağırmak yerine, usturuplu davranıp daha dikkatli olunmasını istemek, hadisenin büyümesini önler, insanın onurunu korur… Azarlar gibi değil, tatlı bir usturup ile uyarmak, güven duygusunu oluşturur… Her platformda, günlük hayatta ve sosyal medyada eleştiri yaparken hakaret değil, nezaketle yazmak, sözün değerini artırır… Unutmayalım, “İyilik eden, iyilik bulur; güzel söyleyen, güzel duyar.” (Atasözü)… “Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.” (Atasözü)…

Sözün gücü, söylenme biçimiyle ve doğru kelimelerin doğru zamanda kullanılmasıyla alâkalı… İbretlik iki farklı kıssa… Zehirli Dilin Bedeli: Zamanın birinde bir sarayda önemli bir mevkide, ağzı çok laf yapan bir vezir varmış… Bu vezir, her şeyi olduğu gibi, düşünmeden ve pervasızca söylermiş, insanları küçük düşürmekten çekinmezmiş… Onun bu usturupsuz hâli, birçok kişiyi rahatsız ediyormuş… Bir gün, padişah rüyasında tüm dişlerinin tek tek döküldüğünü görmüş… Bu rüyanın ne anlama geldiğini merak eden padişah, hemen vezirini çağırıp rüyasını anlatmış ve yorumlamasını istemiş… Usturupsuz vezir, hiç düşünmeden, “Padişahım, bu rüya çok kötü bir şeyin habercisi… Tüm akrabalarınız sizin gözlerinizin önünde teker teker ölecekler…” demiş… Bu yoruma çok sinirlenen padişah, vezirin üslupsuzluğuna ve usturupsuz davranmasına katlanamamış ve onu zindana attırmış… Sonra bir başkasını çağırtmış ve sormuş… Gelen kişi, padişahı dikkatlice dinlemiş, gülümseyerek, “Padişahım, bu rüya size çok hayırlı bir haber getiriyor… Bütün ailenizden daha uzun yaşayacaksınız… Herkesin ömrü bittiğinde siz hâlâ hayatta olacaksınız…” demiş… Bu yoruma çok sevinen padişah, yorumcuyu ödüllendirmiş… Hâlbuki her iki yorumcu da aynı şeyi söylemiş aslında… Padişahın ailesinden daha uzun yaşayacağını… Gerçeği fütursuzca söylemekten çok, usturuplu söylemek daha olumlu etki bırakır… Diğer kıssa… Fincandaki Lezzet: Bir bilgenin yanına genç ve öfkeli biri gelmiş… Genç, bilgenin sohbetlerini dinlemeye başlamış ancak ağzından sürekli sert ve kırıcı sözler dökülüyormuş… Bilge, bu durumu fark etmiş ve o gence bir ders vermek istemiş... Bilge, gence bir fincan dolusu su vermiş ve suyun içine bir kaşık bal koymasını söylemiş sonra da içmesini istemiş… Genç, denileni yapmış… Genç, suyu içip yüzünü buruşturmuş, “Hocam, suyun tadı acı ve ekşi… İçine bal koymama rağmen tatlı değil…” demiş… Bilge gülümsemiş, “Evlat, balı ne kadar koysan da, bu suyun içinde zaten daha önce konulmuş bir damla zehir vardı… İşte senin sözlerin de böyle… Söylediğin sözler ne kadar doğru olursa olsun, eğer üslubun zehirliyse, o sözlerin faydası kalmaz. Sözün tatlılığını korumak için, içindeki zehri, yani öfkeyi ve kırıcı üslubu temizlemen gerekir…” demiş… Üslup ve usturup, sözün dinleyiciye ulaşmasını sağlayan bir köprü gibidir; bu köprü ne kadar sağlam ve güzelse, söz de öyle

Topluma yön veren siyasî önderlerin üslubu ve usturuplu ya da usturupsuz olmaları, toplumun refahını belirleyen önemli bir ölçüt… ‘Lanlı lunlu’ konuşanlarla, yalan dolan ve talan yapanlarla hangi mesele çözülebilir ki… Kantarın ayarı kaçınca, sonradan ne yapılsa boş… Aynı görüşlerde olmamız gerekmiyor… Ancak, memleket meselesinde, vatan sevgisinde, nezakette, saygıda aynı paydada olmamız gerekiyor… Emperyalistlere karşı bir ve beraber olmamız gerekiyor… Dilli düdüklerin usturupsuzluklarına dur dememiz gerekiyor… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…

Bu yazı toplam 299 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR