ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

BİR AVUÇ ERMENİ OYU İÇİN Mİ?

BİR AVUÇ ERMENİ OYU İÇİN Mİ?

Oldum olası Eyfel Kulesi’ni sevmemişimdir. Dünyanın en mânâsız yapısı… İlkel kabilelerin totemleri bile, batıl da olsa, bir şeyi temsil eder. Eyfel Kulesi ise güzelim toprağın üzerinde, anıt kasıntılı demir yığını... Çocukların kibrit çöpünden kulelerinde bile büyük eser yapma hayali olur... Eyfel Kulesi, hem hakikatten, hem hayalden yana nasipsiz. Fransa ve Fransızca hayranlığının dilimize soktuğu kelimeyle, “absürt”… Abes… Hem mânâsız, hem saçma… Üstelik de gülünç… Toprağa haksızlık... İşgal ettiği toprağın, yeşillik hakkını gasp… Yüksek olmasının dışında hiçbir özelliği yok... Işıklarla, asansörlerle, cazip hale getirilmek istense de, alay için çıkarılan dil gibi sivri; soğuk ve zevksiz bir demir kazık... Yapıldığı yıllarda, çok tepki çekmiş. Hem halktan, hem aydınlardan… Tarzıyla dünyayı etkileyen hikâyeci (Mopasan)a niçin hep aynı yerde yemek yediği sorulduğu zaman, “ne yapayım, Eyfel Kulesi’nin görünmediği tek yer orası” cevabını vermiş. O kadar mânâsız ki, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları için inşa edildiği halde, devrimin sembolü olamamış; Paris’in ve Fransa’nın sembolü görülmüş. Fransa’nın sembolü ve Fransa’ya yakışır olması bakımından bir temsil kabiliyeti var sayıyorsanız bir diyeceğim yok. Maddeye hâkimiyeti her şey sanan Batı idraksizliğinin ve ruhsuzluğunun simgesi…

İşte Fransa bu… Olmadık şeyleri beklenmedik şekilde ve derin düşünmeden öne sürmek… Avrupa’nın Eyfel Kulesi… Birçok fikir ve sanat akımı, orada doğduğu halde diğer Avrupa ülkelerinde olgunlaştı ve yaygınlaştı. Biri kısa, diğeri uzun boyu (ve burnu) ile maruf iki devlet adamının hevesiyle iki defa Avrupa liderliğine kalkıştı; netice ortada. Müstehcenliği, sanat maskesiyle sivriltti ve nefsin can damarına batırdı. Ülkesi, milleti ve başkenti, bu yönüyle meşhur oldu… Bunlara; “Fransız kalmak” deyiminin dünyaya mal oluşunu, Rusça’da “Fransız” kelimesinin “fırıldak” demek olduğunu eklersek, son Ermeniler’e şirin görünmek için kanun çıkarma hareketinin; -Sarkozi şahsî menfaati için parlamentoyu kullanmış olsa bile- Fransa’ya ne kadar yakıştığını anlayabiliriz. Sömürgecilik geçmişine işaret etmeye bile lüzum kalmaz.

Geçmişe ait bir hakikat, o güne ait belgelerle ortaya çıkarılır. Bir belge, bir küçük taş parçası, bir mezar, o gün kullanılan basit yemek kabı; değil bir meclisin, bütün insanlığın yanıldığını ispat edebilir. Tarihî gerçekleri, oylar değil, belgeler gün ışığına çıkarır. Kanunlarla gerçeği değiştiremezsiniz, kimseyi yanlışınıza inandıramazsınız. Bu iş kanunla olmayacağı için, doğru bile olsa, kanuna sığınmak zorunda kaldığınız için inandıramazsınız. Ermeniler’in topluca katledilip katledilmediği tarihî belgelerle ortaya çıkarılır. Daha önce Amerika’nın yaptığı, şimdi Fransa’nın kalkıştığı gibi, kanun yoluyla tarihî gerçekleri çarpıtmak, yanlıştan önce gülünç… Gerçekten ortada bir soykırım olsa bile bu zulmü inkârı kanunla engellemeye çalışmak yine de gülünç… Milletvekilleri de bunun farkında ki bir avuç milletvekili ile gülünç bir rakamla, kabul edildi kanun. Bakalım senatoda ne olacak? Bu zavallı davranış; bizden çok böyle bir basitliğe ve gülünç duruma düşürülen Fransızlar’a ve böyle basit oyunlarla, oyuncaklarla kandırılacak enayi durumuna düşürülen Ermeniler’e hakarettir. Geçmişe ait bir meseleyi; ileriye matuf kanunlar çıkarmakla mükellef bir kurumla halletmeye kalkışmak, Eyfel Kulesi kadar “absürt”…

Gerçeklere işaret edilmiş olsa bile, kanunla uzaktan yakından alâkası olmayan bu hareketiyle Fransa, kendisini gülünç duruma düşürdü. Üstelik yıllardır anlaşılmaz şekilde susan Türkiye, haklı olmanın ve gür çıkmaya müsait bir tarihe sahip olmanın gücüyle bu sefer gümbür gümbür topa tuttu münasebetsizi. Yani Fransa bir de böyle saçma bir iddiayı kanunlaştırmaya kalkacakların görecekleri muamele yönünden şamar oğlanı oldu.

Sarkozi bu işe, bir avuç Ermeni’nin oyu için mi kalkıştı? Ermenistan ve Ermenistan dışındaki Ermeni lobilerinin desteğini bile eklesek yine değmez. Avrupa liderliği yarışında İngiltere’yi, saf dışı olmuş gördükten sonra, muhalefetine rağmen üye olacak Türkiye’nin Fransa’ya rakip olabileceği vehmine düşmüş olmasın? Türkiye’nin üyeliğini mümkün görmüyorsa bile, Avrupa üzerindeki etkisini kırma düşüncesine kapılmış olamaz mı? Bütün dünyayı tapulu malı gören Batı, dünyanın her yerinde rakip gördüğü güçleri ezmek ister. Yükselen değer olan Türkiye’nin başta Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu olmak üzere bütün dünyada itibarını kırmak için bu harekete kalkıştığına inanıyorum. Belki bir taşla pek çok kuş vurma hayalindedir.

Fransa bu; sivri çıkışlar yapma, olmayacak havalara girme ülkesi... Kahramanlık hayalleriyle maceralara atılan şövalye (Don Kişot), İspanyol değil, Fransız’dı değil mi?

 

Bu yazı toplam 1106 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR