ŞADİ  ERDAL

ŞADİ ERDAL

OLAYLARA BAKIŞ

OLAYLARA BAKIŞ

KARACA HAFIZ ve BİLİNMEYENLER

Diyanet Aylık Dergisinin Ekim ayı sayısında İsmail Özgören isimli bir arkadaşımız, benim de hocam olan, muhitte Karaca Hafız olarak bilinen Hafız Mehmet Efendi hakkında yazmış. Gazetemiz tarafından bugün manşetten yayınlanan yazı hocamızı çok güzel ifade etmiş. Hocamızın 78 yıllık hayatı kısa ve net olarak güzel ifadelerle anlatılmış.

Bir gün Kur'an-ı Kerime hizmet edenleri, hangi şartlarda talebe yetiştirdiğini araştıran bir tarihçi çıkar düşüncesiyle bildiklerimi anlatmaya tarihe not etmek düşüncesiyle yazıyorum.

Hani şöyle insanları derin düşünceye sevk eden bir söz vardır. "Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir kahramanı, bir kahraman vatanı kurtarır" İşte tam da buna uygun düştüğü için Hafız Mehmet Efendi'nin medreseye nasıl talebe olarak gittiğinden bahsedeyim.

Dergi yazısının içinde II. Abdülhamid'in koruması olarak ismi geçen Kolağası Ali Bey'den başlamak istiyorum.

Ali Bey askere gider. Kendisine bir at verilir. Atına çok iyi bakar ve hergün birkaç sefer atının altını temizler ve atın altına her seferinde kuru ot serer. Bir gün subay Ali Bey'i çağırır: " Biz atlara yedirmek için ot bulamıyoruz, sen atının altına ot seriyorsun. Bundan sonra bir daha ot sermeyeceksin yoksa cezalandırırım" der. Aradan çok zaman geçmez, Ali Bey'in atı hariç bütün atlar hastalanır. Ali Bey'i cezalandırmayı düşünen subay bu sefer onu onbaşı yapar. Bilahare II. Abdülhamid'in korumalığına verilir.

Ermenilerin bir Cuma çıkışında II. Abdülhamid'e düzenledikleri bomba süikastında Ali Bey bomba patladığında padişahın önüne gerilir onu korur. II. Abdülhamid yara almadan kurtulduğu süikasttan saraya geldikten sonra "Bomba sesiyle benim vücuduma siper olan askeri getirin" der. Ali Bey'i getirirler padişah "oğlum sen nerelisin?" diye sorar.

Ali Bey "Söğüt'ün Küre köyündenim padişahım"

II. Abdülhamid "Demekki beni hemşehrilerim koruyor" der. Abdülhamid bu düşüncelerle tamamı Bilecik ve Söğüt yöresinden olmak üzere Ertuğrul alayını kurar ve korumalığını bunlara yaptırır. Ali Beyi de Kolağası yapar.

Birgün Abdülhamid Kolağası Ali Bey'i çağırır "Oğlum Söğüt'e git hemşehrilerim benden ne istiyor öğren gel" der.

Ali Bey döndüğünde "Sultanım Söğüt'te bir kaç kendine zor bakan Gazi hariç kimseyi bulamadım. Hepsi asker, siz ne münasip görürseniz razılar, münasip görürseniz medrese de okumaları için köyümden çocuk getireyim" der.

Sultan Abdülhamid Söğüt'e bugün Bilecik Şey Edebali Üniversitesine verilen 2 okul binası ve Hamidiye Camisini, Ertuğrulgazi türbesini, Küre merkez camisini Kolağası Ali Beye'de köyünde ev yaptırır. Merkez camii yıkıldı yerine yenisi yapıldı. Kolağası Ali Bey'in eviyse bugün 4/3'ü halen ayakta. Ali Bey köyünden 4 çocuğu İstanbul'a medreseye Abdülhamid'in rızasıyla götürür. Dördüde okur 2'si kadı olur. Birisi sesi çok güzel olmadığı için daha çok arapça vaizlik üzerine eriştirilir. Kurtköy'de imamlık yapar. Oğlu Kemalettin Erdil ilahiyat fakültesini bitirir, uzun yıllar Diyanet İşleri teşkilatında önemli görevler bulundu. 1971 Kıbrıs harekatından sonra Kıbrıs'ta Diyanet İşleri diyebileceğimiz üst görevi yaptı. Halen Eskişehir'de ağır hasta olarak yatıyor.

Dört talebeden biride merhum Karaca Hafızdır. Çok güzel makama elverişli sesi olduğunu keşfeden hocaları onu Hafız olarak okuturlar. Medereseyi 2. olarak bitirir.

Derginin yazarı İsmail Bey Hocamız Mehmed Efendi'nin yetiştirdiği 90 Hafızı Küre Merkez Camiinde eriştirdiğini yazmış. İşte bu duruma açıklık getirmek istiyorum.

Mehmet Efendi kendi köyü olan Küre Merkez Camiine İmam olur ve talebe okutmaya başlar. İlk talebeleri Söğüt'ün Kızılsaray köyünden Hafız Mehmet Ali (merhum) Deresakarı köyünden İmam Hatip Okulu emekli öğretmenlerinden Hafız Lütfü Minteş'in ağabeyi Hasan Minteş'i, Meşhur maratoncu Mehmet Terzi'nin Babası Nuri Terzi ile beraber 20 talebeyi okutmaktadır.

Kurtköy'den Mustafa Kavurmacı, ilkokulu yeni bitiren oğlu Mustafa Kavurmacı'yı Hafız yetiştirmesi için Mehmet Efendiye teslim eder. Peki 12 yaşında çocuk olan bu talebeye kim bakacak. Kur'an Kursu Derneği diye bir şey yok. Küre'de deden, dost, kafadar denilen arkadaş aile dostu Mustafa Kavurmacı'yı bakmak üzere alır. Kavurmacı 2 ay içinde okumayı öğrenir ve Kur'an-ı hatmeder. Hoca Mehmet Efendi bütün talebeleriyle beraber Küre'den Kurtköy'e hatim duası için gelirler. Talebe Mustafa'ya gurbetlik zor gelir, üstüne birde hastalanır. Bir evinde bir oğludur.

Kurtköy'de hatim duası tamamlanır. Kurtköylüler Hoca Mehmet Efendi ve talebelerinin okuyuşundan çok etkilenirler ve bağenirler. Mehmet Efendi'ye köylerine imam olarak gelmesini söylerler. Mehmet Efendi, Küre köyünde imam olduğunu 4 aylık bir süre ve talebeleri olduğunu beyan eder.

Kurtköy halkı hocanın ileri sürdükleri ne varsa kabul ederler ve talebelerine hanelere taksim ederek bakacaklarını dile getirerek hocanın gönlünü yaparlar.

Hoca Mehmet Efendi Küre köyünde zamanını doldurur ve Kurtköy'de imamlık görevine başlar. Başlamasıyla beraber her geçen gün civar köylerden talebe gelir. Her gelen talebeye bir aile bakmaya talip olur. Öyleki aileler sıraya konur. Mehmet Efendi aralıksız 8 sene zarfında 90 Hafızı Kurtköy'de eriştirir.

Bunların içersinde erişen Mustafa Kavurmacı 1954'lü yıllardan itibaren radyolarda ve daha sonra televizyonlarda Kur'an okudu..

Benim bu anlattıklarımın canlı şahitleri var. H.Mustafa Kavurmacı Bursa'da yaşıyor. Bilecik'te Erenköy'lü Halil Çalışkan Hoca halen ilimizde emekli imam olarak yaşıyor.

Bende Mehmet Efendi'nin son talebesi olmakla övünüyorum.

Allah mekanını cennet etsin. 90 hafızın erişmesinde hep yanında olan eşi merhum Zeliha ninemizede rahmet diliyorum.

Hocamızı Dergi yazısıyla gündeme getiren İsmail Özgören Beye de teşekkür ediyorum.

Bu yazı toplam 1950 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ŞADİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR