Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

TÜRKLERDE HARP SANATI 4

TÜRKLERDE HARP SANATI 4

Değerli okuyucularım son yazımızda askerlik ve strateji denildiğinde bize ait unutulmuş, belki de kaybolmuş bir eserin özetinden bilgiler aktarmaya başlamıştık. Dilerseniz esere kaldığımız yerden devam edelim. Bu hafta kitapta yer alan metinlere ait kısa özet şeklindeki değerlendirmelerimizi her kısmın sonuna ekleyeceğiz. Kitabın ilk bölümünde “KOMUTANLIK SAN'ATİ-Harp San'atine Vukuf ve Başlıca Vasıfları” yer almaktadır. 600 yıl önce yazılan eserin ilk bölümüne giriş şu şekildedir:

- Düşmanın harp usulleri ile zamanın icap ettirdiği bütün asrî (modern) şartlar ve kaidelerin (esasların) bütün komutanlarca bilinmesi şarttır. Böylece zafere ulaşılacak veçhile (bu nedenle) maddî unsurlardan en esaslısı kazanılmış olur. Şu iyice bilinmelidir ki komutanlar askerlik san'atinde ve harp tedbirlerinde bilgi sahibi olarak yetişmedikçe kazanmalarına imkân yoktur.

Değerlendirme: Komutanlık günün koşullarının gerektirdiği maddi ve yönetsel konuları mutlaka bilmelidir.

- Harp san'atine esas zafere olan itimat ile beraber maddi bütün kaide ve vasıtaların sarf edilerek düşmana maddeten müessir (etkili) olmağa bakmak lâzımdır. Yalnız hurafelerle (bunamak/akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı söz) ordunun sevk ve idaresinde işi eşref saatlerden, tesadüfün lütuflarından bekleyen komutanlar zafere ulaşamazlar.

Değerlendirme: Savaşın gerektirdiği tüm maddi unsurlara ve bunların kullanım prensiplerine hâkim olunmalıdır. Hurafelere dayalı bir yönetim tarzında başarı ancak tesadüflere kalır. Tarih de tesadüflerle oluşmaz.

- Komutanlar harpte maiyetlerindeki (emir komutalarındaki) komutanların, erkân (kurmay) heyetlerinin bütün ilmî ve amelî vasıflarını ruhî ve ahlâkî meziyetlerini (üstün gösteren nitelik) tamamı ile bilmelidirler. Bu sayede onlardan derecelerine göre kudret ve vazife mes'uliyeti isteyebilirler.

Değerlendirme: Komutanlar, astlarının ve birliklerinin imkân ve kabiliyetlerine detaylarıyla hâkim olmalıdır.

- Komutanlar maiyetlerinin ketum (sır saklayan) olanlarını, iyi iş yapmağa muktedir (yetkin) bulunanlarını, yüksek düşüncelilerini, çok muti (yumuşak başlı, boyun eğen, uyan) olanlarını, samimî ve riyasız (ikiyüzlü davranmayan, olduğu gibi görünen kimse) bulunanlarını, özü sözü bir, doğru, dayanıklı olanlarını ve her şeye çare bulanlarını bilmeleri gerektir. Bu suretle onlara inanarak vazife verebilir.

Değerlendirme: Komutanlar, dürüst, güvenilir, yüksek karakter özelliklerine sahip astları ile zafer kazanabilirler.

- Muharebe, bunun icap ettirdiği bütün bilgilerinin gerek askerce ve gerek sırası ile onun komutanlarınca evvelden bilinmiş olmasını şart kılar. Bu hususta yetişmek ve yetiştirmek komutanlık san'atinin ön safında gelir.

Değerlendirme: Savaşma sanatının tüm esasları askerler ve komutanlar tarafından eksiksiz biçimde bilinmelidir.

- Harp san'atini öğrenmek isteyenler, bu bilgide ileri gitmiş olanların eserlerini okumağa ve tetebbüü (araştırarak, tetkik ederek derinliğine incelemek; öğrenmek için okumak) esas edinmelidir.

Değerlendirme: Komutanlar, savaş sanatına ait her türlü kaynağı okumalı ve buralarda yer alan bilgileri öğrenmelidirler.

- Komutanlık birçok şeylerden nefsî (insanın özü, kendisi) feragati icap ettirir. Maiyetlerinin de ayni ihtiyaçta bulunduklarını gözeterek şahsî zevk ve eğlencelere dalmamalıdırlar. Aksi takdirde onların yüksek şahsiyetler ile alelâde insanlar arasında fark kalmayacağı gibi nüfuzunu kütlenin yüreğinden çabuk silinerek tehlike anında hüküm ve kaybetmiş bulunurlar.

Değerlendirme: Komutanlar, bencillik, bireysel amaç ve tutkulardan arınmış kişiler olmalıdır.

- Komutanın maiyetine karşı kanun ve vicdan dairesinde iyi muamele etmesi, iyi huylu ve cömert olması şarttır.

Değerlendirme: Komutanlar, kanun ve vicdanları ile hareket etmelidir.

- Komutanlık; harp sahasının ve zamanının tayininde derin bir vukuf (bilme, bilgi) ve kuvvetli bir görüş sahibi olmağı icap ettirir. Eski Türk komutanları bu hususta çok ileri gitmişlerdir.

Değerlendirme: Komutanlar, savaş sanatı ve yönetimde taktik ve stratejik yönetim yeteneklerine sahip olmalı ve bu yeteneklerini kullanmalıdırlar.

- Komutan bizzat cesur olmalıdır. Halk arasındaki şu söz dikkate değer: Baştaki komutanın himmet (çaba, çalışma) ve gayreti aslan gibi olursa arkadaşları tilki dahi olsalar da aslan gibi olurlar. Baştakinin himmeti tilki olursa maiyetindekiler aslan dahi olsalar tilkileşirler. Bu darbı meselin (atalardan gelen ve onların yüzyıllar içindeki tecrübe ve müşahedelerine dayalı düşüncelerini öğüt ve hüküm şeklinde nakleden anonim mahiyette kısa ve özlü söz) doğruluğunda bütün milletler müttefiktirler.

Değerlendirme: Ancak cesur komutanlar zafer kazanabilirler.

- Şüphesiz maneviyat zafer için en büyük kuvvet ve en büyük üstünlük teşkil eder. Komutan maiyetinin maneviyatını devam üzere yüksek tutmakla mükelleftir. Hazarda (barışta) telkinler ve değerli neşriyatla bu yükseltmeği Türk uluları gibi gözetmek lâzımdır. Burada Kurmay Albay Baki bir dipnot kullanmış. Biz de aynı dipnotu değiştirmeden aktarıyoruz: “Kitabı yazan Benlioğlu Mehmet; kendinden evvel yazan Türk âlimlerinin (bilim insanlarının) eserlerinden çok kuvvet aldığını daha küçük yaşta bu eserlerden askerî bütün hassa ve bilgileri kazanmağa çalıştığını ve nihayet savaş kudretleri (bir işe güç yetirme) noksan ve yürek kuvvetleri kırık insanların böylece kafa ve yüreklerinin perçinlenmesi mümkün olduğunu ilâveten izah etmektedir. Buna (Makrizinin cilt 2, sayfa 213) den naklen (Medeniyeti İslamiye) tarihinde zikredilen şu ifadeleri de katalım: «Türk bülûğa (çocukluktan çıkıp erginlik çağına girmek) varınca fenni harp, tirendazlık (ok atan, okçu/ elinden iş gelen, becerikli kimse), kargı (metalik sivri bir uç ile uzunluğu 3 m'den 6 m'ye kadar değişen ağır bir tahta saptan oluşan piyade silahı) kullanmak ve emsali şeyler talim olunurdu. Türkler ok atmak yahut kargı ile oynamak için talime çıktıkları zaman hiçbir asker veya âmir onlarla konuşmağa veya onlara yaklaşmağa cesaret edemezdi. Harp fenlerinde meharet kesbedince (gerçek şu ki) askerlikte tedricen (giderek, gittikçe) kat'ı meratip (rütbeleri geçme, rütbesi ilerleme) eder nihayet ümerayi (buyurucular, beyler, amirler · Üstsubaylar) askeriyeden olurdu. Bu son rütbeye vardığı zaman artık ahlâk ve terbiyede de tekemmül etmiş bulunurdu.» Şu bin yıl evvele ait Türkler için söylenen sözler gösteriyor ki cedlerimiz (atalarımız) zaferlerini ve onun komutanları terakkilerini (alaylı) işi olarak değil tam bir tekemmül (gelişim, gelişme, evrim) ile kazanmışlardır. Baki”

Değerlendirme: Zafer yukarıda yer alan esaslara ilave olarak manevi gücü yüksek, zafere inanmış bir ordu ile kazanılabilir. Buradaki temel sorumluluk komutana aittir. Komutan hem barışta hem de savaşta birliğinin maneviyatını, savaşma azmini üst düzeyde tutmalıdır. Kurmay Albay Baki komutanımız kitaba ilave ettiği dipnot ile konuyu çok iyi bir şekilde açıklamış.

Değerli okuyucularım, asırlar önce yazılmış bir eserin günümüz koşullarında da aynen varlığını koruduğunu anlatmaya devam ettik. Gelecek yazımızda da kaldığımız yerden konuya devam edeceğiz. Saygılarımla…..

Bu yazı toplam 303 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR