Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

TÜRKLERDE HARP SANATI 10

TÜRKLERDE HARP SANATI 10

Değerli okuyucularım bu hafta konu hakkındaki son yazımızı sizlere sunacağız. Tekrar hatırlatmak istersek eserin adı “TÜRKLERİN HARB SAN'ATİNE HİZMETLERİ Altı Yüz Yıl Evvelki Türk Tabiyesi”dir. Dilimize Kur. Yüzbaşı Fevzi tarafından çevrilmiş ve Kur. Albay Baki Vandemir tarafından da özü çıkarılarak "Türklerin Harb San'atine Hizmetleri”, serisine sokulmuştur. Şimdi eserin son kısmından aktarımlarımızı yapalım.

MÜTEFERRİK HUSUSLAR

- Harp Ganimetleri Hakkında Takayyütler: Muharip askerin harp ganimetlerine dalması ve bu yüzden aralarında zapturaptları bozularak zaaf ve münaferet (birbirinden nefret etme) uyanması asla caiz değildir. Bu yüzden düşmanları tarafından bozulan askerlerin az olmadığı daima hatırda bulunmalı ve komutanlar bunun önünü katiyen alacak tedbirleri vaktinde almalıdırlar. Türkler için «Soyulacak bir kafile buldukları zaman ona dönüp bakmazlar; evvelâ malın sahibini ararlar» sözü meşhurdur. Bu maksadı anlatmak için bundan daha güzel söz söylenemez. Bununla beraber ganimet, harbin haklarındandır. Bunu yolu ile ve ihtiyaca göre üst komutanlarca dağıtmak muvafık (uygun) olur. Muharebe meydanlarında düşmanın teslim olması veyahut bırakıp kaçması ile ele geçen mallara ordu namına komutanlıklarca el konur; düşmana ait olup da vaktinde musadere (el konulma) edilmeyen ve sonradan çıkan mallara da ziyaına (kaybına) meydan vermeden ordu namına el atılır.

- Esirler Hakkında Muamele: Esirler ya kendiliğinden teslim olurlar veya cebren esir edilirler. Teslim olanlar hakkında iki şey söylenebilir Birisi, affedip serbest bırakmak, diğeri, söz alınarak azad (özgür) edilmektir. Cebren esir olanlar da tazminat - fidye mukabili ancak memleketlerine bırakılırlar. Bu fidye ya mal almak veya kendi esirleri ile düşman esirlerini mübadele etmekten ibarettir.

- Siyaset ve Propaganda: Asker ancak kendisine ait işlerle uğraşmalıdır. Askere düşen ancak harp san'atine ait olan şeylerle uğraşmak ve başkalarının işine karışmamaktır. Bunu temin etmekte büyüklerin, komutanların vazifesidir. Ordularını yoklayıp herkesi hedefine yürütmek onlara düşer. Araya fesat sokacak kimselerin karışmaması da şarttır. Onlarla mücadele için bilgilerin bütün inceliklerini kullanmalıdır.

- Orduda Başlıca Cürümler: Komutanlar orduda şu hususlara kat'iyyen göz yummamalı ve lüzumu veçhile cezalandırılmalıdır: İzinsiz muharebe cephesini büyütmek, izinsiz ve vakitsiz muharebeye girişmek, muharebe yerinden savuşmak, muharebeye girişmekten sakınmak, kendi safını bozmak, verilen emir dışında hareket etmek, yardıma lüzum görüldüğü halde bunun yapılmasını menetmek, arkadaşlarına zayıflık isnat etmek, düşmanın kuvvetli olduğunu söyleyerek maneviyatı bozmak, beklediği ve gözettiği yerde uyumak, kendisine gösterilen mıntıkadan başka bir yerde konmak, kendisine verilen yerde durmamak, yapılması yasak edilen şeyleri yapmak ve yaptırmak, kusurlu tertipler almak ve düşman kusurlarını üst komutanlığa ve civar kıt'alara haber vermemek. Arkadaşlarını düşmanla tehdit ve düşman tarafına geçmeğe teşvik etmek, düşman lehine casusluk etmek, esirleri salıvermek veya kaçırmak kendi komutanlarına kin beslemek, aleyhinde bulunmak, halkı komutan aleyhine kışkırtmak... Bütün bunlar büyük ve küçük komutanlar ve askerce bilinmeli ve bunlardan çekinilmelidir. Bunlar için verilecek cezalar derecesine göre: Tevbih (azarlama, paylama), hapis, darp (baskı), nefi (sürgün etme, sürgüne gönderme), sakat ve idamdır.

- Elbise ve Renkler: Peygamber; beyaz elbise giymeği sünnet edinmiş diye körü körüne beyaza rağbet hatadır. Halbuki bundan asıl maksat elbisenin temiz bulunması içindir. Yoksa beyaz rengin en iyi bir harp elbisesi olduğunu Peygamber asla söylememiştir. En iyi renk meyvalı ağaçların rengi hâki - yeşildir. Elbiseler ağır ve battal olmamalıdır. Muharebede atlı yükünü ağırlaştırdığı ve beraberinde çok eşya bulundurduğu nispette atta oturuşu ve mızrak kullanışı zayıflar.

Evet değerli okurlarım, yaklaşık 7 yüzyıldan fazla zaman önce Mısır’da Türkler tarafından yazılıp günümüze ulaşabilmiş bir eserin özet tercümesi hakkında alıntılar yaparak bilgiler sunduk. Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi eğitim ve meslek hayatım boyunca bu eseri duymamıştım. Gümünüzde askerliğin esasları olarak sunulan eserleri ilk iki yazımızda anlatmıştık. Söz konusu eserler yazarlarının kültürleri, birikimlerinin birer sonucudur. Ve son derece değerlidirler. Ancak sadece onları tanımak, tek kaynak kabul etmek önemli bir eksikliktir. Yönetim bilimi kuramı ile ifade edersek isomorphism yani eş benzeşmenin en ilkel hali olan imitasyon, basit taklittir. Basit taklitler de asla gerçeğinin yerini tutamaz.

Burada aklımıza gelecek ilk soru şu olur. Peki ne yapacağız? Cevabı büyük stratejist, vizyoner, komutan ve devlet adamı net bir şekilde vermiş. “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk. İşte bu düsturla size küçük bir örnek sunduk. Acı olan eser hakkında tesadüfen bilgi sahibi olabildik. Yıllar süren mesleki eğitimimizde de eser hiç konu olmadı. Sadece özeti hakkında bilgi edinebildiğimiz eserin akıbeti, günümüzdeki durumu hakkında bilgi sahibi değiliz. Bunun gibi ne gibi eserler var bunu da henüz bilmiyoruz. Umarız eser orijinal haliyle günümüze ulaşabilmiş, tozlu raflarda kendisini aktaracak bilim insanlarını, nitelikli askerleri beklemektedir. Sadece ülkemizde değil diğer ülke kütüphaneleri de özverili bilim insanları tarafından taranmalı, bulunan eserlerin kopyaları alınıp tercüme edilerek basılı hale getirilmelidir. Birçok ülkede bulunan askeri ateşelerin görevlerinden birisi de kuşkusuz bu olmalıdır. Bulunan eserler yine alanında yetkin bilim insanları ve askerler tarafında birlikte çalışılarak ele alınmalıdır. Kim bilir nice böylesi eser yazılmıştır. Umarım bunların çoğu günümüze ulaşabilmiştir.

Değerli okuyucularım 10 serilik bu yazımız ile sizlere özel bir eseri tanıtmaya çalıştık. Gelecek yazımızda sizlere yine insan yaşamında çok az bilinen hayati bir konuyu yazmaya başlayacağız. Saygılarımla…..

Bu yazı toplam 453 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR