MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

EŞİTLİK…

EŞİTLİK…

Eşitlik; denklik, eş değerlik, müsavat, muadelet, eşit olma durumu, yasalar karşısında ve siyasal, bedensel ve ruhsal farklılıkları ne olursa olsun bireyler arasında sosyal ve siyasal haklar yönünden ayrımcılığa maruz kalmaması durumu… Eşitlik; tüm bireylerin eşit haklara sahip olması, aynı düzeyde saygıya sahip olması hakkı, toplumdaki her bireyin eşit muamele görme hakkı… Kadim medeniyet değerlerimiz, her birimizin, bir tarağın dişleri gibi eşit, bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmiş, bir bedenin azaları gibi birbirine duyarlı olduğu gerçeği üzerine adâlet ile konuşlandırılmış… Ölçü belli: “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...” (Hadis-i Şerif, Veda Hutbesi)… “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında (ihsanda, hatta sevmede bile) adaleti gözetin, eşit tutun .” (Hadis-i Şerif)…

Eşitlik ilkesi, birçok uluslararası ve ulusal metinlerde bulunan evrensel bir ilke… Anayasamızın 10. maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”… Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Kanunu’nun 3. Maddesi: “(1)Herkes, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşittir. (2) Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır. (3) Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, konuya ilişkin görev ve yetkisi bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının giderilmesi, tekrarlanmasının önlenmesi, adli ve idari yoldan takibinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. (4) Ayrımcılık yasağı bakımından sorumluluk altında olan gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri, yetki alanları içerisinde bulunan konular bakımından ayrımcılığın tespiti, ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.” Kurallar ve yasalar, herkes için aynı ölçüde geçerli olmak zorunda… Ayrımcılık yapmama, eşitlik ilkesinin ayrılmaz birer parçası… Cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefî ve siyasî görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik vb. farklılar nedeniyle bireyler arasında farklı muamele yapılamaz… Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı uluslararası hukukun temeli… Şu ya da bu şekilde pozitif ayrımcılık yapılması, adâlet ilkesini zedelemeden olmalı…

TİHEK Kanunu’nun 5. Maddesinde; eğitim ve öğretim, yargı, kolluk, sağlık, ulaşım, iletişim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, sosyal yardım, spor, konaklama, kültür, turizm ve benzeri hizmetleri sunan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen kişi aleyhine ayrımcılık yapılması yasaklanmış… Biyolojik farklılıklar gereği, kadınların cinsiyet özellikleri cinsiyet sebebiyle doğum izni, süt izni, doğuma bağlı iş akdinin feshi gibi konularda karşılaştığı ayrımcı muamele, fiil ve işlemler cinsiyet sebebiyle ayrımcılık gibi görünse de âdil uygulamalar olarak düşünülmeli… Erkeğin ve kadının biyolojik farklılıkları, sorumlukları ve yükümlükleri dikkate alındığında; cinsiyet ayrımcılığı ve cinsiyet eşitliği vb. kavramların içi boşalmakta… Cinsiyet eşitliği diye yapılanlar, aile yapısını yok etmek maksatlı… Erkeğin erkek, kadının kadın olması doğal olanı… Farklılıkları yok eden ve eşit kılan ilke ise, hak ve hukukta eşit muamele görmek, insan olmak ve insan kalabilmek… Engellilere tanınan ayrıcalıklı görünen haklar, engelli olmayanların sahip oldukları avantajlar düşünüldüğünde haksız bir uygulama değil…

Eşitlik ilkesinin ihlâl edilmesi, mobbing, tâciz, mağdurlaştırma vb. ayrımcılık uygulamalarıyla yapılmakta… İşyerinde çalışan bireyin daha yüksek bir mevkie gelmesini engellemek, çalışanın cinselliğinden yararlanmak veya çalışandan iş tanımından farklı çıkar sağlamak maksadıyla, rakip çalışan, âmir, patron işe girmede aracı olan veya işveren, çalışanı psikolojik olarak rahatsız ederek, işini iyi yapmasını engelleyerek, hata yapmasını sağlayarak veya çalışana haksız kazanç imkânı sunarak mobbing vb. uygulamalar yapılmakta maalesef… Mobbingin uygulandığı yer, iş hayatıyla sınırlı değil… Mobbing yapan, eğitim hayatında görevini ve ödevini yapan bir öğrenciden yararlanan bir öğrenci veya öğretmen de olabilir… Mobbing yapan, bir çocuktan bireysel, cinsel vb. nedenlerle yararlanan bir ebeveyn, arkadaş, akraba, komşu ya da herhangi bir birey de olabilir… Mobbing yapan, mobbing yaparken, sevgiyi, nefreti, tehdidi, parayı vb. akla hayâle gelmeyen her türlü bahaneyi, aracı ve kendince mâkul bir argümanı kullanır… Mobbing yapan işveren, bunu kendince iyi amaçla iş verimini artırmak bahanesiyle de yaptığını düşünebilir… Hâlbuki iş verimi, mobbing yaparak değil, âdil ve eşit davranarak, çalışana güven duyularak, çalışana iş güvencesi ve iş güvenliği ortamı sağlanarak ve sevgi ve saygı dili kullanılarak çalışanı yeteneklerine göre istihdam ederek, çalışanı sürekli ve sürdürülebilir hizmetiçi eğitime tâbi tutarak elde edilir… Eşitlik ihlâl edilerek yapılan her adaletsiz bir uygulama, zulümdür… “Adaletsizliğin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir.” (Platon)… Eşitliğin sağlanması, farklı şeylere benzer gözle bakarak olmaz; farklı şeylere farklı gözle âdil ve merhametle bakarak olur…

Eşitliği bozan ve adaleti yok eden en kötü hâl ise, meslekî tükenmişlik… Meslekî tükenmişlik, çalışanlar arasında görülen, yorgunluk, hayal kırıklığı ve işi bırakmak şeklinde ortaya çıkan bir durum… Çalışanların büyük çoğunluğunun çalışma hayatlarının herhangi bir evresinde karşılaşabilecekleri tükenmişlik durumu… Meslekî tükenmişlik, çalışma hayatında giderek yaygınlaşan bir illet… Meslekî tükenmişlik, çalışanın gücünü yitirmesi, işi yerine getirmede çaba gösterememesi durumu… Meslekî tükenmişlik; iş hayatı içerisinde çalışanın fiziksel ve duygusal yönden kendisini güçsüz hissetmesi… Meslekî tükenmişlik, aslında, bireyin bir bakıma kendisinin kendisine mobbing uygulaması…

Eşit yapılan, kalite farkı olmayan her bir işe, eşit ücret ödenmeli… Eşitlik; kalitede ve davranışta aynı olmalı, kayırmaya ve ahbap çavuş ilişkisine (kişilerin birbirini korumaya kollamaya dayalı, karşılıklı çıkarları gözeterek sıkı dostluk içinde olmasına) dayanmamalı… Acı olan, “Zayıf daima adalet ve eşitlik ister hâlbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.” (Aristoteles) gerçeği… Eşitlik arayan mezara mı gitmeli, adalete mi sığınmalı? Eşitlik, anlamada eşit olmayınca, konuyu anlamada daha eşit bir noktada buluşabiliriz belki… Meselâ, “Eğer erkekler fiziksel olarak daha güçlü oldukları için kadınlardan üstünse o zaman hükümeti neden Sumo Güreşçileri yönetmiyor?” (Toshiko Kishida)… Özgürlüğün de eşitliğin de adaletin de olmayışı; bireyin kendine egemen olamaması ve ulusal egemenliğin bir bireye ya da birilerine havale edilmesine yüzünden… Sözde aydın ve ilerici olanlar, eşitlik ve hak kavramları; her bireyi âdil bir şekilde kuşatmadıkça, her şey, boş sözden ibâret… Her bir şeyi eşit kılan tek şey, ölüm… Selam, sevgi ve saygılarımla.

Bu yazı toplam 755 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR