Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

TÜRKLERDE HARP SANATI - 3

TÜRKLERDE HARP SANATI - 3

Değerli okuyucularım son yazılarımızda askerlik ve strateji denildiğinde bize hep örnek olarak sunulan iki kaynak; Carl Von Clausewitz ve Sun Tzu/Sun Zi’den bahsetmiştik. İnsanlık tarihinin bilinen dönemlerinde askerliğin, harp sanatının ve stratejik anlayış ve yönetimin yaratıcısı ve temsilcisi olan Türkler acaba hiçbir şey kaleme almadılar mı? Söylenenler tarihi kaynaklardan mahrum mu? Eğer Türklere ait söz konusu kaynaklar varsa neredeler? Eğer kaynaklar varsa neden ortaya çıkartılmıyor, müfredatlarda yer almıyor? Bunun gibi sorular yıllar boyunca hep aklımı meşgul etmiştir. Ta ki sahaflardan kitap alırken rastladığım küçük bir broşüre kadar. Broşürü okuduğumda ise üzüntüm bir kat daha arttı. Sebebini seriyi tamamladığımızda siz de anlayacaksınız.

Eserin adı “TÜRKLERİN HARB SAN'ATİNE HİZMETLERİ 1 Altı Yüz Yıl Evvelki Türk Tabiyesi”. Tesadüfen bulduğun broşür 1960’lı yıllarda Harp Akademileri Komutanlığı tarafından basılmış. Ama eserin başka bir özete daha bulunmaktadır. Eserin günümüz dili ve yazısına ait ilk baskısı da orijinalinin bir özeti. Bu çalışma da 1936 yılında Askeri Matbaa tarafından İstanbul’da basılmış. Esrin kapağında şu bilgiler sunulmaktadır. “Bu eserin aslı Ayasofya kütüphanesinin 2839 numarasında kayıtlı El'edilletürresmiyye fitteabiyülharbiyye, isimli arapça el yazmasıdır. Dilimize Kur. Yüzbaşı Fevzi tarafından çevrilmiş ve Kur. Albay Baki Vandemir tarafından da özü çıkarılarak "Türklerin Harb San'atine Hizmetleri, serisine sokulmuştur.”

Esere çok güzel bir giriş yapılmış, özet sunulmuştur. Kur. Albay Baki Vandemir tarafından yazılan bir iki söz hem çok değerli hem de çok üzücüdür. Hep yakındığımız bir husus tarih yapanların tarihi yazacak vakitlerinin olmadığına dair yanlış inanç ve kanıdır. Aslında bu da acziyetin bir vücut bulmuş halidir. Tarih yapanlar tarihi öyle güzel yazmışlar ki bu bazen bir kitap binlerce yıl öncesinde bir kaya, kemik, tahta üzerindeki bir sembol olmuştur. Acı olan bu tarihi bir şekilde kayıt altına alanların torunlarının geçmişlerine sahip çıkmamaları, yok saymaları, onları anlayabilecek bilim ve ruhtan mahrum olmalarıdır. Bu durumda doğanın bir kuralı devreye girer. Doğa hiçbir zaman boşluk kabul etmez. Yani bizim bıraktığımız bu boşluğu doğa gereği başkaları doldurur. Onların da nasıl doldurduğunu yazmaya gerek yok.

Müsaade ederseniz bu haftaki yazımızı Kur. Albay Baki Vandemir’in bir iki sözünü özetleyerek bitirelim.

- “Ayasofya kütüphanesinde Türklerin harp san'atine hizmetleri hakkındaki taramalarım sırasında pek değerli el yazısı eserlere rastladım; bunlar askerî neşriyat hayatımıza en yüksek desteği veren II. Başkanımız General Asıma arz edildi. Derhal dilimize çevrilmelerine emir buyurdular. Biri 600 yıla yakın, diğerleri de bundan aşağı olmayan ve askerî bilgi tarihimizde bilinmez bir halde kalmış bulunan bu eserler ortaya çıktıkça Türkün zaten bilinen ezelî varlığına yeni yeni deliller katılmış olacaktır.”

- “Bunlardan birincisi Mısır Türk ordusu komutanlarından Benlioğlu Mehmedin (770) hicrî yılında kendi el yazısı ile yazdığı «Eledilletürresmiye Fittea- biyülharbiye» kitabıdır.”

- “Ayasofya camii kütüphanesinin (2839) numarasında kayıtlıdır. O zamanın telif modasile eski ve çetin bir Arapça ifadelerle yazılmış bulunan kitabı iyi bir ustalıkla Kur. Yüzbaşı Fevzi dilimize çevirdi. Ben de kitabın içinden asıllarındaki ruh bozulmadan yalnız mevzuumuzu alâkadar eden kısımları ayırarak yeni usul ve üslûplarımızla sıraya koydum.”

- “Görülecek ki bu kitap adeta bugün bile değerini ve temelini kaybetmeyen bir (Talimname) gibidir. Bu talimname ne Fransız ne de Alman veya diğer ya- bancı milletlerin malıdır; hâlis muhlis Türk oğlu Türk Benlioğlu Mehmedin (Cetlerinden alındığını söylediği), Türk malıdır.”

- “Okuyalım ... Bizim mi Avrupalılardan, yoksa Avrupalılar mı bizden harp kaidelerini, tabiye esaslarını almış bulunduğunu bir daha ölçmüş olalım...”

- “Şunu da ilâve edelim ki: Mısır tarihine VII. ve VIII. hicrî asırlarda hâkim olan Türk beyleri, gerek kara gerek deniz ordularında büyük ve Avrupalılardan üstün bir varlık göstermişlerdir. [Düveli İslâmiye - İstenley Lenpol - Halil Ethem Bey tercümesi, sahife 109].”

- “Bu kitabın yazıldığı VIII. hicrî asrın ortalarında Bizans ve Balkanlar, henüz üremeğe ve yayılmağa başlayan küçük Osmanlı Beyliğine bile karşı koyamayacak bir halde idiler; Avrupa garp âlemi ise daha evvelce birçok defalar Selçuk ve Anadolu ve Eyyubî Türklerine karşı yaptıkları Haçlı seferlerinde tamamı ile bir daha Asya topraklarına ve Afrika yalılarına ulaşamayacak hale getirilmişlerdi.”

- İşte garp âleminin ordu ve askerlik varlığı derebeylik hududunu aşmaz bir halde iken böyle bir zamanda Mısırda «Türk Mansure Meclisi» yani «Yüksek Askerî Şûra» azasından ve Mısır Türk ordusu komutanlarından Benlioğlu Mehmed ve benzerleri tabiye kaidelerini, komutanlık esaslarını, deniz tabiyesi öğütlerini de ihtiva eden sayıları bilinmez eserler vücuda getiriyorlar...”

- Bu itibarla da bu eser; VIII. hicrî ve XIV. milâdî asrın askerî kültür yaşayışına Türklerin hâkim olduğu hakkında büyük ve değerli bir delil vermiş oluyor. Bununla biz Türkler haklı olarak öğünebiliriz...” Kur. Albay Baki Vandemir

Değerli okuyucularım, işte size tarihi bir eser belgenin giriş kısmından bilgiler. Dönemin değerli bir bilim insanı, asker olan komutanımız Kur. Albay Baki Vandemir söylenecek çok şeyi söylemiş. Gelecek yazımızda ana kaynak hakkında bilgiler sunmaya, detaylara devam edeceğiz. Saygılarımla…..

Bu yazı toplam 561 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR